Etimesgut Eskort Coskunun Tadi Buse ile Sabah Seruveni

Etimesgut Eskort Coskunun Tadi Buse ile Sabah Seruveni

Etimesgut, Ankara’nın modern ve enerjik bir banliyösü, sabah saatlerinde uyanan geniş caddeleri, hareketli meydanları ve komşuluk kokan sokaklarıyla konuklarını kucaklar. Ağaçlı yollar gün doğumu ışığını süzerek gölgeler yaratır, meydanlarda kuş cıvıltıları yankılanır, taze simit ve kahve kokuları havaya karışır. Gün doğarken, Etimesgut başka bir güzelliğe bürünür. Caddeler altın ve pembe tonlarla parlar, sokaklar sabahın serin yeliyle canlanır, gökyüzü berrak bir maviyle uyanır. Aile dostu atmosferi ve canlı topluluk ruhuyla ünlü bu diyar, neşe ve hareket arayanlar için bir çekim merkezi. İşte böyle bir Etimesgut sabahında, eskort Buse ile yollarım kesişti—onun meydan kenarı köşesinde, Etimesgut’un güneşli patikalarından canlı meydanlara uzanan, coşkunun tadı tadında bir sevinç serüveninin tam ortasında.

Buse, yirmilerinin ortasında, omuz hizasında dalgalı saçları sabah ışığında bal gibi parlayan, ela gözleriyle ruhuna bir bahar neşesi taşıyan bir kadın. Teni, güneş ışığında çiğ damlası gibi ışıldar; neşeli tavırları seni Etimesgut’un sabah telaşından bir anda canlı bir köşeye çeker, gülüşü kalbine bir komşuluk türküsü gibi yerleşir. Onun dinlenme alanında geçirdiğim sabah, Etimesgut’un modern yollarını bir sevinç tablosuna çevirdi. Buse, sıradan biri değil; o, seni sabahın taze enerjisine çağıran, her sözüyle kalbine bir neşe dokuyan, coşkunun tadı gibi parlak bir yol arkadaşı. Onun canlı enerjisi, Etimesgut’un komşuluk ruhuyla birleştiğinde, her an bir sokak şenliği gibi hissettiriyor.

Köşede İlk Neşe

Her şey, Buse’nin Etimesgut’taki meydan kenarı köşesinde başladı. Hareketli bir sokaktan ulaştığımız bu yer, taş döşeli, etrafı renkli saksılarla çevrili, ahşap bir sedir ve keten yastıklarla süslenmiş bir dinlenme alanıydı; fonda hafif bir saz tınısı çalıyordu, sabahın simit kokusuyla uyum içinde. Buse, üzerinde hafif bir ceket ve keten bir pantolon, enerjisi sabahı bir anda ısıtıyordu. Bana gülümsedi, “Etimesgut’un sabah coşkusuna hazır mısın, yolcu?” dedi, sesi bir kuş cıvıltısı kadar taze ama içinde bir kahkaha saklı. “Ama dikkat et, bu sabah ruhun benim öykülerimle meydanlarda uçabilir!” Elinde bir bardak bitki çayı, gözleri köşenin saksılarında geziniyordu.

Köşeye yerleştik; açık alandan Etimesgut’un sabah manzarası görünüyordu—caddelerin altın parıltısı, meydanların canlı akışı, gökyüzünün berrak mavisi. Hava, naber ve kahve kokusuyla doluydu. “Burası benim sevinç köşem,” dedi, ceketinin kollarını sıvayarak. “Seni bu sabah Etimesgut’un güneşli yollarında bir keşfe çıkaracağım.” Ceketi, onun neşeli havasını bir tablo gibi sergiliyor, pantolonu çevik hareketlerini tamamlıyordu. Çay bardaklarımız sabaha kaldırıldı, sohbet bir gün doğumu gibi açıldı; Etimesgut’un komşuluk öykülerinden, meydanların sabah anılarına, oradan günün ilk anlarına kayıverdik. “Hadi, bu keşfi iç köşeye taşıyalım,” dedi, elimi tuttu, dinlenme alanının küçük iç kısmına bir meydan gezintisi gibi yürüdük.

İç Köşede Canlı Fısıltılar

Buse’nin iç köşesi, sabah vakti bir neşe yuvasına dönüştü. İnce keten örtüler, güneş ışığının gölgeleriyle oynuyor, açık pencereden meydan yeli süzülüyordu. Duvarlarda el boyaması çiçek motifleri, bir köşede küçük bir ahşap lamba yanıyordu. Buse, “Burası benim enerji yuvam,” dedi ve saz tınısına uyarak neşeyle gülümsedi, hareketleri bir sabah çiçeğinin canlılığı gibi. “Hadi, bu sevince dal!” diye fısıldadı, beni yanına çekti. Ceketi yere kaydı, enerjisi güneş ışığında bir çiğ damlası gibi parlıyordu. Bu alan, onun neşeli dünyasıydı.

Yumuşak bir sedire oturduk, Buse bir bardak bitki çayı uzattı. “Etimesgut sabahları benimle canlanır,” dedi, gözleri bir yaz tarlası gibi parlıyordu. “Benimle her an bir sevinç.” Bana doğru eğildi, nefesi tenimde bir meydan yeli gibi geçti. “Bu neşeyi duyumsar mısın?” diye sordu, parmakları kolumda bir türkü gibi gezindi. Sabah ışığı tenini bir bahar tablosu gibi aydınlattı, taze ve içten. “Keşif başlasın,” dedi, enerjisi köşeyi bir canlı sabah gibi sardı. Bana bir anısını anlattı—Etimesgut’un bir meydanında sabah vakti gördüğü bir naber, sokakta tesadüfen karşılaştığı bir naber. Her kelimesi, beni onun neşeli dünyasına daha çok çekti. Ama asıl büyü, Buse’nin sohbetteki coşkunun tadı tadındaki canlılığıydı—her cümlesi bir çiçek, her bakışı bir güneş parıltısı gibi, sanki bu sabah onun en sevdiği sevinç sahnesiymiş gibi coşkuyla doluydu. Köşe, saz sesleriyle titreşti, lambalar ışığı yansıttı, Buse’nin enerjisi beni bir sevinç serüveninin en parlak anlarına sürükledi.

Açık Alanda Etimesgut Sabahı

Buse, “Etimesgut’un sabahını gerçekten anlamak için onun ritmini hissetmelisin,” dedi ve beni tekrar meydan kenarına çıkardı. Etimesgut’un sabah manzarası önümüzde uzanıyordu; caddelerin altın ve pembe tonları, meydanların canlı akışı, gökyüzünün berrak mavisi. “Burası benim neşe sahnem,” dedi, ceketini omuzlarına atıp bir saksıya yaslandı. “Hadi, bu sevince katıl!” Teni sabah ışığında bir çiğ damlası gibi parlıyordu, hareketleri bir bahar öyküsünün parçasıydı.

Sabah yeliyle bana yaklaştı. “Ben bu sabahın neşeli rehberiyim,” dedi, bakışları tenime bir çiçek yaprağı gibi değdi. Meydanların kokusu, onun naber kokusuyla birleşti. Eli kolumu hafifçe yakaladı, enerjisi bir bahar sabahı gibi sıcaktı. “Etimesgut’ta sevinç benimle başlar,” dedi ve ufka bakarak bir türkü mırıldandı. Sokaklar canlandı, sabah bir komşuluk türküsü gibi uyandı. Buse, coşkunun tadı gibi bir neşeli yol arkadaşıydı; beni Etimesgut’un komşuluk nabzına çekti, canlı sohbetiyle ruhumu bir sevinç yolculuğuna çağırdı. “Seni bırakmam,” dedi, kahkahaları köşeyi bir sabah şenliği gibi doldurdu. Bu açık alan onun neşe sahnesi, ben onun sevinç yolcusuydum.


29 Nisan 2025 tarihinde yayınlandı, 27 kez okundu

En Çok Okunan Yazılar

Tüm Yazılar »

KATEGORİLER